Almanya’daki Türk kökenli kabare oyuncularına, stand-up ustalarına kapıyı usta oyuncu Şinasi Dikmen ile birlikte aralayan Muhsin Omurca, şimdi de seyirci karşısına opera ile çıkmaya hazırlanıyor.
Muhsin’i uzun yıllardır tanıyorum. Hangi oyununa gidersem gideyim, ister Türkçe ister Almanca olsun, gülmekten kaç kere ağladığımı hatırlamıyorum.
Hayırdır!
Hem de tanınmış yönetmen Fatih Akın’ın 2004 yılında Berlin Film Festivali’nde “Altın Ayı” ödülünü kazanan “Duvara Karşı” adlı filminden operaya uyarlanan aynı isimli oyunda rol alıyor.
Pes doğrusu.
Muhsin Omurca ve dram. Birbirine çok uzak iki kelime. Üstüne bir de opera. “Mutlaka yalandır, iftiradır” dedik ve Muhsin’i aradık.
“Abi tenor musun? Yoksa Bariton mu?” diye soracağız kendisine.
Opera bilgimiz de bir yere kadar. Sonra ne sorabilirim ki?
Ayrıca, “Şu ülkede bizi katıla katıla güldüren ender adamlardan birini de, operaya mı kaptırdık” diye içten içe hayıflanıyoruz elbette bir “opera tutkunu” olarak!
“Muhsin rolün hayırlı olsun. Operaya başlamışsın abi?” cümlesini hayal kırıklığı içinde kurduk, terk edilmiş, ihmal edilmiş komedi seyircisi gibi. Karşıdaki ses gururla “Haaa evet öyle oldu” dedi.
“Nasıl yani, bunlar dedikodu değil mi?” diye son bir umutla sordum.
“Ne münasebet” dedi.
Opera ile ilgili tek “yüksek bilgimi” konuşturdum: “Peki abi, tenor musun, bariton musun?”
Sessizlik!
“Ne ilgisi var!” dedi, “Ben tek bir şarkı bile söylemiyorum. Oyunda anlatıcıyım. Elimdeki metinlerin yüzde 70’i de Türkçe. Sahnenin içeriğine göre duvarlara dev karikatürler çizeceğim, bir yandan da mizahi bir şekilde seyirciyle konuşacağım.”
Oh be, dünyalar benim oldu. Tam ihanete uğramış kabare seyircisi triplerine girmeye hazırlanıyordum ki, bu sözleri kurtuluşum oldu. Muhsin aynı bizim Muhsin.
Ama böylesini de hiç duymamıştım doğrusu.
Almanya’da Türk rejisörün filmi operaya uyarlanıyor. Yaklaşık 8 yıldır çeşitli şehirlerde Türkçe ve Almanca olmak üzere sahneleniyor. Şimdi de Giessen Şehir Tiyatrosu’nda Türk kökenli bir kabare ustasının mizahi anlatımı ve dev karikatürleriyle seyirci karşısına çıkıyor.
Yok daha neler?
Pegidacılara da yazık bir nevi. Bunca emek vermiş adamlar bizi birbirimizden koparmak için, şimdi çat diye sahnelerde kaynaş.
Alman müzisyen Ludger Vollmer’in bestelediği, Catherine Miville’nin yönetmenliğini üstlendiği ve 2 Nisan’da prömiyerinin yapılacağı “Duvara Karşı” operası için Muhsin Omurca sıkı bir kampa girmiş. Sabah kalkıyor prova, akşam yatıyor prova misali.
Sanatçı olarak yaşantısında da bir dönüm noktası olan Duvara Karşı operasında Muhsin sadece anlatıcı değil aynı zamanda Cahit’in kankası Şeref’i de canlandırıyor.
Stuttgart-Barselona hattındaki sohbetimizi merak edenler için, işte şarkı söylemeyen opera oyuncusu Muhsin Omurca ve anlattıkları:
SIKI BİR KAMPA GİRMİŞ
“Operada ilk kez yer alıyorum. Daha önce Essen ve Münih Gasteig Senfoni Orkestraları ile sahne aldım. Ama orada kendi gösterimden kesitler oynamıştım. İçerik açısından hüzünlü, dramatik. Ancak bana rolü teklif ettiklerinde‚ ‘Kendi bölümlerini istediğin gibi yorumla, istersen mizah katabilirsin’ dediler. Orkestra müzik çalarken sahnedeki duvarlara karikatür çizmem isteniyor. Yani oyun her sahnelenişinde yeniden yaratacağım. Saat tuttuk, bir karikatür 2 dakikaya yakın çiziliyor.
Sahnedeki dev duvarlara çizeceğim karikatürlerden biri şöyle: Sibel kendi geleneklerine hapsolmuş. Birol da sıkışmış bir hayat sürüyor. Özgürlüklerde bir sorun var yani. Özgürlüğüne kavuşmak için kız evliliği can simidi gibi görüyor. Sahnede, duvara çizilmiş bize yandan bakan bir balık var. Hemen yanında bir başka balık duruyor. Birbirlerine bakan âşık balıklar. İkisinin alnının ortasından kavisli bir çizgi geçiyor. Yani Sibel kavanozun içindeki cama alnını dayayıp Birol’a bakıyor. Birol da çok daha büyük bir kavanozun içinde.
Bir diğer karikatür ise şöyle: Nişan yüzüğü kutucuğu açılmış durumda. Yüzükler ise can simidi şeklinde. Bize de çok benzer. Bizde de kadınlar bir akvaryumdan diğerine geçer.
Almanya’da ilk kez Türk kökenli bir kabare oyuncusu olarak Duvara Karşı gibi dramı anlatan bir operada karikatürleriyle anlatıcı olarak seyirci karşısına çıktığım için onur duyuyorum ama bir o kadar da heyecanlanıyorum. Benim için de çok farklı ve değişik bir tecrübe. Karikatürlerimi hiç seyirci önünde çizmemiştim. Bu da çok riskli. Provalarda bunu aşmaya çalışıyoruz. Üstelik opera aslında seyirci olarak ilgi alanım dışında kalıyor. Ben tiyatrodan hoşlanan bir insanım. Repliklerin yüzde 70’i Türkçe olacak. Seyirci ile direkt ilişki kurabildiğim için beni bu olaya çağırdılar sanırım.
DIETER HILDEBRANDT’IN DA YÖNETMENİ MIVILLE
Ayrıca yaklaşık 70 kişilik oyuncu kadrosu, 30 kişilik korosu, kostümcüsü falan. Öyle kolaylıkla sahneye konabilecek bir oyun değil. Rejisör Catherine Miville aynı zamanda beni de Alman televizyon ekranlarına kazandıran Dieter Hildebrandt’ın “Scheibenwischer” gösterisinin de yönetmenliğini yapan isim. Aradan 20 sene geçti ve yine beni buldu, operaya çağırdı. Hayat bazan görünmez ağlarını böyle örüyor. Bana bunu ilk kabare oynamaya başladığım yıllarda söyleyecektiniz, operada anlatıcı olacağıma asla inanmazdım. Aklımın ucundan bile geçmezdi. Hayat işte.
Ayrıca Duvara Karşı, Almanya’daki Türkçe operanın olduğu ilk gösteri olarak bilinse de, kendisi aynı zamanda Giessen Şehir Tiyatrosu Genel Müdürü de olan Miville’nin ikinci kez sahneye koyduğu Türkçenin de yer aldığı bir oyundur. Bundan birkaç yıl önce Türkçe pasajlar kattığı bir operayı sahneye koymuş. Seyircilerden genç bir Türk kızı oyun sonrası yanına yaklaşmış ve ‘İlk defa muhatap alındığımı hissettiğim için geldim, çok memnun ayrılıyorum’ demiş. Miville çok etkilenmiş. Sonra da bunu sahneye koymuş. Orta Hessen Türk Toplumu da çok destekliyor bu çalışmayı.
ÇOKKÜLTÜRLÜ KADRO, İKİ DİLLİ OPERA
Kadrosu da çok farklı. Başrol oyuncusu İspanyol örneğin. Türk, Avusturyalı, Bulgar, Çinli, Vietnamlı, Latin Amerikalı, İsviçreli’den oluşan tamamen uluslararası bir kadro ile seyirci karşısına çıkıyor.
Bazıları Almanca bilmeseler bile yabancı bir dili çok güzel telafuz edebiliyorlar. Örneğin başrol oyuncusu Dilara Bastar 3 senedir Almanya’da ve Almancayı resmen sökmüş. İnanılır gibi değil. Türk ve Alman Toplumu’nun birbirini anlaması, kültürlerin bir anlamda kaynaşması için üretilen önemli projelerden biri bence. İki dilli Almanca ve Türkçe bir opera. Farklı kültürlerden, farklı coğrafyalardan insanları gördüğünüz gibi sanat birleştiriyor. Medeniyeti istiyorsak sanata yüklenmemiz gerekiyor.
Şu anda Türkiye’den Yunanistana geçmeye çalışan insanlar boğuluyor. Terör var. Sanatın gücü işte burada. Bazılarının sanatı reddetmelerinin sebebi de birleştirici olması. Sanat düşmanlığı tam da bu noktadan kaynaklanıyor.
Bu arada orkestrada bağlama, zurna, kaval ve mey gibi Türk çalgılarının yer alması da bir operada ilk kez oluyor. Ansiklopedi gibi bir nota defteri var. Son derece büyüleyici.
Bu rolü kabul ettiğim zaman, filmi yıllar sonra tekrar izledim. Fatih Akın öylesine mükemmel bir senaryo yazmış ki, gerçekten de alkışlıyorum. Bu başarıyı tesadüf eseri yakalamadığı belli. Böyle bir eser akıl işi. Zaten tiyatrolarda her yerde sahneleniyor. Duvara Karşı, Almanya’da tiyatro ve opera dünyasında kült haline gelmiş. Kült olmak en büyük madalyadır. Her babayiğidin harcı değildir. Ben Türk seyircinin de Duvara Karşı operasına sahip çıkacağına inanıyorum.”
FARKLI BİR BOYUT
Ben Almanya’da, Muhsin İspanya’da, whatsapp üzerinden gerçekleştirdiğimiz görüşmeden, Muhsin’le sohbetimizden bazı kesitleri aktardım. Merakla dinledim Muhsin’i. Eminim ki, siz de ilgiyle okudunuz aktardıklarını. Biz, kabare oyuncumuz Muhsin’i opera dünyasına ödünç verdik. Opera, Muhsin Omurca ile, hem karikatürleri hem de usta anlatımı ile farklı bir boyut kazandı.
Bu dev kadrolu, dev bütçeli, çokkültürlü ve iki dilli kült oyunu Hessen Eyaleti’nde Frankfurt’tan Wiesbaden’e kadar birçok kentten Türk ve Alman seyircinin Muhsin Omurca’nın anlatımıyla izlemek için sabırsızlandığına inanıyorum.
İşte bu nedenle, bir kez de buradan Almanya’nın prestijli şehir tiyatrolarından Giessen Şehir Tiyatrosu’nun operaya uyarladığı Duvara Karşı’nın kadrosunu ve gösteri tarihlerini veriyorum.
IŞIN ERTÜRK – STUTTGART