Ana SayfaSAHNE SANATLARIGöç belgesellerinde Türkiye renkleri: Sinema ve “Transtopia”

Göç belgesellerinde Türkiye renkleri: Sinema ve “Transtopia”

Frankfurt’taki Alman Film Müzesi (DFF) ve Berlin merkezli Sinema Transtopia’nın ortak projeleri kapsamında Türkiye’den Federal Almanya’ya siyasi göçün tarihine odaklanan filmler gösterildi. Uzun bir arşiv araştırması sonucunda şekillenen film akşamında bugüne kadar nadiren seyirciyle buluşmuş belgesel nitelikli üç film perdeye taşındı.

15 Temmuz’daki etkinliğin ilk gösterisi, Türkiye’den Federal Almanya‘ya işçi göçünün ilk yılları ile daha sonraki yıllarda çekilen fotoğraflardan oluşan “Alamanya” filmiyle oldu.  6 dakikalık filmde, göçmen ailelerin fotoğrafları, Cem Karaca’nın sözlerini yazıp bestelediği parça eşliğinde sunuldu. İkinci film ise Tahsin İncirci, Hanefi Yeter, Celalettin Kesim’le yapılmış röportajlara yer veren bir belgesel oldu. Üçüncü 38 dakikalık film “Yabancı” Fince orijinal ve İngilizce alt yazıyla gösterildi. Bu film, halen İsveç’te yaşayan yönetmen Muammer Özer’in Helsinki’de çektiği erken dönem yapıtlarından biriydi. 

CAN SUNGU’NUN KONUŞMASI

Alman Film Müzesi’ndeki film akşamında hazır bulunan Sinema Transtopia kurucu ve yöneticilerinden Can Sungu, gösteriden önce programdaki filmler hakkında konuştu. Kurumun “https://sinematranstopia.com/de” adresinin de ziyaret edilebileceğini belirten Sungu, şu bilgileri verdi: 

“En geç 1960’ların sonlarından bu yana, Türkiye’den Federal Almanya Cumhuriyeti’ne siyasi nedenlerle çok sayıda insan geldi. Bazıları da Doğu Almanya’ya geçmişti. Bunlar arasında öğrenciler, sanatçılar ve siyasi kovuşturmalara marusz kalan insanlar vardı. Türk-Alman göç tarihinin bu kısmı hâlâ çok az bilinmekte ve çok az belgelenmektedir. 

Can Sungu
Can Sungu

‘Geçmiş başka bir ülke değil’ serisinin ikinci bölümü Türkiye’den siyasi sürgüne adanmıştır ve arşivdeki boşlukları doldurmaya katkıda bulunan üç tarihi filmi bir araya getirmektedir.

1982 Federal Almanya yapımı yönetmenliğini Wolfgang Pfeiffer’in üstlendiği 6 dakikalık “Alamanya” adlı film, Türkiyeli işçi göçmenlerin fotoğraflarını sürgündeki müzisyen Cem Karaca’nın bir şarkısıyla birleştiren ve fotoğraflardan oluşturulmuş bir film. 

‘Şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum’ adlı film ise, Berlin’de yaşayan ve çalışan besteci Tahsin İncirci ve ressam Hanefi Yeter gibi Türk sanatçıları anlatıyor. Bu filmde Celalettin Kesim de yer alıyor. 1979 yapımı filimin yönetmenleri Mehrangis Montazami-Dabui ve Resa Dabui.

“Ulkomaalainen/Yabancı” filmi de, Helsinki’deki bir Türk işçi göçmenin hikâyesini anlatarak klasik göç anlatılarından ayrılıyor: Kahramanın geçmişi, idealize edilen ‘eski vatan’ değil, uzaklarda etkisini sürdüren politik olarak etkilenmiş bir geçmiş. İsveç/Finladiya ortak yapımı olan 1983 yapımı bu filmin yönetmeni Muammer Özer.

Muammer Özer, 1945 yılında Bilecik’in Demirköy’ünde doğdu. Babası yoksul demiryolu işçisiydi ve beş kardeşi vardı. İlkokulu Demirköy ve Adapazarı’nda okudu. Ortaokulda öğrenimini bırakmak zorunda kaldı. Eskişehir Belediye Tiyatrosu kurslarına katıldı. Son filmi ‘Hollywood Kaçakları’nın kahramanı gibi, izlediği filmlerin etkisiyle çocuk yaşta sinema onda tutku haline geldi. Askerliğini yaptığı Kıbrıs’ta kısa film denemeleri yaptı. Eskişehir’de reklam filmleri çekti. Halk eğitim merkezinde halka açık sinema kursları düzenledi. 1967’de ‘Çıban Başı’ ve ‘Toprak Adamın Hikâyesi’ adlı kısa filmleri yönetti. 1970’de Almanya’da Gayewerke film stüdyosunda çalıştı. Beş yıl kadar kaldığı Finlandiya’da sinema eğitimi gördü. 1977’de İsveç’e göç etti. 1970’de çektiği ‘Kördüğüm’ün ardından 1976’da Amerikan tiyatrosu, 1982 de ‘Ali’ adını taşıyan belgesellerle çalışmalarını sürdürdü. 1983’de ilk uzun metrajlı filmini İsveç’te yönetti. 1987’de çektiği ‘Kara Sevdalı Bulut’ 12 Eylül öncesi işkence olaylarını konu etmesiyle sansür duvarına çarptı. Sansürle uzun süren çalışmalardan sonra yasak kalktı. 1977’den beri İsveç’te yaşıyor.

“SİNEMA TRANSTOPIA”: YENİ BİR KURUM

Sinema Transtopia ‘değişik uluslardan insanların bir arada yaşadığı bir toplumda birlikte yeni bir sinema nasıl yaratılabilir’ sorusuna yanıt aramak için yola çıktı. Sinema Transtopia ile 2020 yılında Alexanderplatz’daki Haus der Statistik’te sinemayı sosyal bir söylem alanı, bir değişim ve dayanışma yeri olarak gören bir sinema deneyi başlattık. Berlin-Wedding’deki yeni yerinde Sinema Transtopia, film kültürü, sanat, bilgi ve komşuluk için ulus ötesi bir alan olarak pekiştiriliyor ve kentsel alan ile kültürel bir pratik olarak film arasında bir köprü kuruyor. Burada, kentsel ve ulus ötesi kendini kanıtlayan, erişim yaratan, tartışmayı teşvik eden, eğiten, harekete geçiren, kışkırtan ve cesaretlendiren bir yer yaratılıyor.

Göç araştırmacısı Erol Yıldız ‘Transtopia’ kavramını ‘sınır ötesi bağların ve bağlantıların birleştiği, yeniden yorumlandığı ve gündelik bağlamlara yoğunlaştığı’ mekânları tanımlamak için kullanıyor. Sinema Transtopia, yakın ve uzak yerleri ve onların anlatılarını, geçmişlerini, bugünlerini ve geleceklerini birbirine bağlıyor. Sinema, insanların sadece film izlemek için bir araya gelmediği bir buluşma yeri haline geliyor ve daha ziyade, canlı bir söylem alanına, birlikte yaşama, çalışma ve öğrenme alanına dönüşüyor. Dolayısıyla Sinematranstopia, kendisini toplumsal bir tanıtım yeri olarak gören, hem yerel hem de uluslararası bir topluluğa bağlı, sinema tarihini kültürel bir hatırlama işi olarak gören ve geleceğe bağlı bir sinemayı temsil ediyor.”

FAHRİ ERFİLİZ – FRANKFURT 

SOSYAL MEDYA

DUYURULAR