Ana SayfaARAŞTIRMA/İNCELEMEBir liberalin son şarkısı: Gerhart Baum ve “Kendinize Gelin!”

Bir liberalin son şarkısı: Gerhart Baum ve “Kendinize Gelin!”

Kısa bir süre önce Almanya’da, Türkçeye “Kendinize Gelin!” diye de çevirebileceğimiz, “Besinnt Euch” adıyla yeni bir kitapçık yayınlandı. 76 sayfalık bu kitapçığı ilginç kılan, Federal Almanya eski içişleri bakanlarından Gerhart Baum’un, ölmeden önce düşüncelerini eşine yazdırması. Baum hasta yatağında eşine “Yarın metni sonlandırırız,” diyor ama birkaç saat sonra hayata veda ediyor. Kapağa da çıkarıldığı gibi, bu metin bir vasiyet gerçekten. 

Kitabın ilk baskısı, Almanya’daki ünlü Suhrkamp Yayınevi tarafından Gerhart Baum’un 15 Ocak 2025 günü 92 yaşında Köln şehrindeki bir hastanede ölümünden kısa bir süre sonra yayınlandı. Benim elimdeki, kitabın ikinci baskısı. Kitap, Gerhart Baum’un günümüz Almanya’sının ve dünyanın sorunlarına, dünya ve Almanya’da demokrasiye vurulan darbeler gibi birçok konuya bakışını içeriyor. 

Özellikle Almanya iç politikasına ilişkin fikirler ve Gerhart Baum’un yaşamı o kadar içe içe geçmiş ki,  ancak onun hayat hikâyesi anlatılarak kitaptaki fikirlerin arka planı açıklanabilir. Gerhart Baum 1932’de Almanya’nın “Weimarer Republik” (Weimar Cumhuriyeti) döneminde doğdu. Babası Alman, annesi 1917 Rus Devrimi’nden sonra Almanya’ya kaçan Rus bir ailenin kızıydı.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Dresden şehrinin yoğun bir şekilde bombardımanını annesi ve kız kardeşleriyle birlikte yaşadı. O günlerde yaşadıklarını Baum şöyle anlatıyor: “…(G)enzimi yakan insan eti kokusu zihnime kazındı, 1945 yılı benim siyasi hayatımın çıkış noktası oldu.” 

Bu dönem, Baum’u ömrünün sonuna kadar etkiledi.

Gerhart Baum da dedesi ve babası gibi hukuk fakültesinde okudu, avukat oldu. 1954 yılında liberal FDP’ye (Hür Demokrat Parti) katıldı. Baum, Almanya’daki 68 kuşağı gibi Vietnam savaşına karşı çıktı. 

ANAYASA, YASALAR VE TOPLUM 

Almanya’da 1968 yılındaki öğrenci olayları sırasında Hıristiyan demokratlarla (CDU ve CSU) sosyal demokratlar (SPD) arasında kurulan koalisyon hükümeti, 27 Haziran 1968’de Alman Anayasası’nı da değiştirerek, “Notstandsgesetze” (Olağanüstü Hal Yasaları) adıyla toplumda çok tartışılan bir yasa çıkardı. Bu yasaya göre, federal hükümet, kriz dönemlerinde hükümetin koordinasyonunu sağlayabilmesi için anayasada değişiklikler yapabiliyordu. 

Gerhart Baum 1969-1982 yılları arasındaki SPD ve FDP tarafından kurulan “Sosyal-Liberal hükümette” içişleri bakanlığında önce müsteşar, sonra da bizzat içişleri bakanı oldu ve 17 Ekim 1982 tarihine kadar bu görevini sürdürdü.

1972 yılında SPD ve FDP’den oluşan federal hükümet ve eyalet hükümetleri ortak olarak “Radikalenerlass” (Radikaller Kararnamesi) adıyla bir yasa çıkardılar. Bu yasaya göre, devlet hizmetlerinde çalışan insanlar, ancak Alman Anayasası’na bağlılıkları kurumlarca tespit edildikten sonra göreve alınıyorlardı. Öğretmenler, postacılar, polisler, demiryolu çalışanları, işçiler vb. kısacası devlet hizmetlerinde çalışan herkes kontrolden geçirildi. 

Amaç devlet kurumlarının kontrolünün komünistler ve diğer solcu kesimler tarafından ele geçirilmesini engellemekti. 1972-1991 yılları arasında 3,5 milyon Alman vatandaşının bu şekilde kontrolden geçirildiği biliniyor. 

11 bin kişiye meslekten men cezası verildi veya disiplin davaları açıldı. 1250 öğretmen ve yüksek okul hocası görevden alındı. İş o hale gelmişti ki devlet memurluğuna her başvuru, Anayasayı Koruma Örgütü’nün kontrolünden geçiyordu.

Gerhart Baum içişleri bakanı olduktan sonra “Radikalenerlass” yasasının uygulanmasını yumuşattı. Amacı liberal ve hiçbir grubu dışlamadan bir iç politika yürütmek olduğu için, RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) üyeleri ile de görüştü. Çünkü Baum RAF ile sadece polisiye tedbirlerle değil, onun ortaya çıkış nedenlerini dikkate alarak ve toplumun bu olguda yoğunlaşmasını isteyerek mücadele edilebileceğini düşünüyordu.  

Aslına bakılırsa, Gerhart Baum, son genel seçimlerde yüzde 5 barajının altında kalarak Federal Parlamento’ya giremeyen FDP ile 1982 yılından başlayarak hep ters düştü. 1982 yılında Helmut Kohl’ün içişleri bakanlığı teklifini reddeti. Baum uzunca bir süreden beri FDP’nin sadece ekonomik sorunlarla ilgilenmesine, sermayeden yana bir tavır alarak sosyal hayatı, toplumun alt kesimlerini göz ardı etmesine karşı çıkıyordu. Her zaman FDP içinde, Sabine Leutheuser-Schnarrenberger, Ralph Dahrendorf, Burkhard Hirsch gibi yol arkadaşlarıyla birlikte FDP’nin “sol” kanadında yer aldı; vatandaş ve insan haklarından, göçmen haklarından yana oldu. 

Bugün çok bilinmez ama, FDP’nin 1971 yılında Freiburg’daki parti kongresinden sonra yayınladığı “Freiburger Thesen”de (Freiburg Tezleri) “yabancıların toplumda eşit ve hayatın her alanına katılma hakkına sahip oldukları” belirtiliyordu. Burada “yabancıların siyasi ve sosyal entegrasyonunun ortak yaşam için vazgeçilmez olduğu” açıklanıyor ve  “yabancılar politikası insan onuru ve insan hakları ilkeleri ile uyumlu olmalı” deniyordu. O zaman “içinde yabancıların da olduğu açık toplumu” savunan FDP’nin bu politikalara yönelmesinde Baum’un önemli bir katkısı vardı.

Gerçekten de Gerhart Baum siyasi hayatın birçok alanına genellikle bu “Freiburg Tezleri’’ doğrultusunda baktı ve federal hükümetin, vatandaşların telefon görüşmelerini izlemesine ve bu görüşmelerin kayıt altına alınmasına, mektupların okunmasına izin veren yasasına karşı çıktı, yasaya karşı hukuki yollara başvurdu. Aşırı sağa her zaman karşı çıkarak, demokrasinin Almanya ve bütün dünyada savunulması için çağrılar yaptı.

KİTAP HAKKINDA

Gerhart Baum’un “Kendinize Gelin” başlıklı bu kitapçığı yazmaktaki  amacı, ölmeden önce dünyayı değiştirmek için insanlara bir kılavuz bırakmak istemesi. Bundan dolayı da gençlere, “Sesinizi yükseltin, partilere, derneklere, sivil toplum kuruluşlarına gidin, siz dünyayı değiştirebilirsiniz” diye çağrı yapıyordu. 

Baum kitabında Nazi Almanya’sının toplama kamplarından sağ kurtulan, “Empört Euch” adlı kitabı Türkçeye “Öfkelenin” adıyla çevrilen Fransız filozof Stephan Hessel’den etkilendi. Stephan Hessel ve Gerhart Baum Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nda birlikte çalıştılar ve arkadaştılar.

Her ikisi de kitaplarında insanları direnmek ve değiştirmek için cesaretlendiriyorlardı.

Bundan dolayıdır ki, Baum kendi yaşam tecrübesine de dayanarak, “Almanya’nın kendi özgürlüğünü bizzat kendisi kazanmadığı için, özgürlük ve demokrasi için sürekli çaba göstermesi gerektiğini” söylüyor ve “özgürlüğe karşı özel bir sorumluluğumuz var” diyor.

Baum bu özel sorumluluğu şöyle açıklıyor: 

1- Temel haklar tehlikeye düşünce, bu tehlikeye karşı hemen devreye giren bir insan hakları politikasına sahip olmak.

2- Düşük gelirli ailelerin ve göçmen  ailelerin çocuklarına eşit bir eğitim şansı sunan bir eğitim politikası.

3- Toplumda sosyal dengeyi gözeten ve toplumun tümüne karşı sorumluluğu olan bir ekonomi politikası.

4- Gelecek kuşakların yaşama hakkını da dikkate alan, bu hakkı ivedilikle gözeten bir çevre politikası.

Baum “Çevre için mücadele ile aşırı sağa karşı mücadele iç içedir, aşırı sağ güçlenirse, çevre mücadelesi zayıflar, çünkü AfD günümüzde çevre sorunları olmadığını söylüyor” diye yazıyor. Baum’un çevre sorunlarına ilgisi o kadar yüksek ki, hasta yatağında bile “Neden hâlâ taşıtlarda benzin ve mazot yakan motorlar kullanıldığını, otoyollarda taşıtlara hız sınırı getirilmediğini” soruyordu.

GERHART BAUM VE AfD: SOKAĞA ÇAĞRI!

Baum’un AfD (Almanya için Alternatif) ile ilgili fikirleri çok olumsuz. Baum, “AfD’nin programı yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı ve hoşgörüsüzlük üzerine kurulmuştur. Bu partinin ideolojisi, bütün hizmetlerden sadece Almanların yararlanabileceği bir toplum isteyen Nazi ideolojisiyle bağlantılıdır. Onun ideolojisi ‘Onlara karşı, biz!’ mantığı ile göçmenleri dışlamaktır” diye yazıyor ve “gün geçtikçe poliste, orduda ve devletin gizli örgütlerinde aşırı sağ örgütlenmelerin ortaya çıktığını” belirtiyor.

Gerhart Baum günümüzde “orta sınıf ve aşırı sağın arasındaki sınırların aşırı sağın lehine değiştiğini” belirterek, “Orta sınıf Almanya’da olaylara bir defa sessiz kaldı, bundan sonra Weimar Cumhuriyeti ortadan kaldırıldı ve Hitler’in uygulamaları başladı” hatırlatmasında bulunuyor. 

Baum Almanya Başbakanı ile ilgili de bazı uyarılarda bulunuyor. “Friedrich Merz’in göç ve göçmen politikasında AfD’ye yanaşmasını ve AfD’nin oyunu almasını büyük bir hata olarak” görüyor ve aynı Merz’in “böylece ülkeyi AfD ile birlikte yönetmenin kapısını açtığını” belirtiyor. Şartlar ne olursa olsun, “demokrasi düşmanları ile kol kola gidilemeyeceğini, AfD’ye karşı tek ilacın demokrasi ve mücadele olduğunu” belirten Baum, “hukuk devletinin demokrasi için aşırı sağa karşı bütün olanaklarını, elindeki bütün araçları kullanarak mücadele etmesini” öneriyor. Bu mücadele için herkese, “Sesini yükselt, sokağa çık!” diye çağrı yapıyor.

Baum, Alman siyasetinin göçmen sorunlarını tek yönlü ele aldığını, genellikle kriminel olayları öne çıkararak bilinçli veya bilinçsiz göçmen düşmanlığınının üstünü perdelediğini yazıyor. Alman siyasetçilerinin topluma, Almanya’nın göçmenlere gereksinimi olduğunu, göçmenlerin bir zarar değil, bir zenginlik olduğunu açıklamasını öneriyor ve “Biz durmadan, yorulmadan ülkemize göçün ne kadar gerekli olduğunu tekrarlamalıyız,” diyor.

İnsanları bu anlayışla mücadele eden AfD’ye karşı direnmeye, seslerini yükseltmeye ve sokağa çıkmaya çağırıyor.

İç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Örgütü’nün AfD’yi aşırı sağcı ve anayasa düşmanı olarak belirlemesine karşın, günümüzde AfD’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda tereddüt edenler, bahane gösterenler var. Baum işte adeta onları işaret edercesine, “Hukuk davletinin demokrasi için aşırı sağa karşı bütün olanaklarını, elindeki bütün araçlarını kullanarak  mücadele etmesini” öneriyor. Bu mücadele için herkese, “Sesini yükselt, sokağa çık!” diye çağrı yapıyor.

Gerhart Baum bu kitapla günümüzün birçok sorununa ilişkin fikirlerini açıklıyor. Bu konulara kısaca değinirsek, Trump’un çevresindeki tek milyarderlerinin demokrasiyle hiçbir ilişkisi olamadığını ve bu insanların olanaklarını kullanarak toplumları esir almak ve demokrasiyi boğmak istedikleini vurguluyor. 

İletişim teknolojisiyle ilgili olarak, “Teknik firmaları hayatımızı değiştirdi, hayatımız tıkla-beğen, beğenmeme değildir ve bu firmaların hayatımızı belirlemelerine izin vermemeliyiz” diye yazıyor. Toplumda çok sesliliği susturmak için Almanya’da, “Basının tek sesli hale getirilmeye çalışıldığını ve bunun demokrasiye büyük  zarar vereceğini” savunan Baum “aşırı sağcıların çokkültürlü çok renkli olmayı, Almanların sürekliliğine bir tehdit olarak görüklerini” belirtiyor. Aslında çok renkli “sanat ve sanatçılar toplumun ne ölçüde gelişmeşliğini gösteren depremölçer gibidirler” diyerek sanat ve sanatçıların özgürlüğünü savunuyor.

DIŞ POLİTİKA VE ELEŞTİREL BAKIŞ

Gerhart Baum, bu son çalışmasında “2024 yılında insanların büyük bir çoğunluğu baskıcı, insan haklarının çiğnendiği ülkelerde yaşıyorlar. Bu ilkelerde demokrasinin temelleri hiçe sayılıyor. Bu devletler bizi ilgilendirmez diyemeyiz” görüşünü dile getirerek, “insanlığın aydınlanma döneminin ışığından uzaklaşarak, karanlığa doğru yol aldığını” ileri sürüyor. İnsanları diğer ülkelerin ve dünyanın sorunları ile ilgilenmeye çağırıyor.  

Baum, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş ülkeden oluşan Daimi Komitesi’nin etkisini kırmak ve kararları geniş bir çevreye yaymak için, “BM Daimi Komitesi’nin Hindistan, Arjantin, Kuzey Afrika, Endonezya gibi büyük ülkelerle birlikte hareket etmesini” öneriyor.

Gerhart Baum her zaman ve ısrarla Avrupa’nın birliğini savundu. Bundan dolayı son yazısında da Avrupa’da aşırı sağcıların ve Almanya’da da AfD’nin “Avrupa Parlamentosu’na girerek, Avrupa’nın birleşme çabalarını engellemeye, milli devletleri yeniden güçlendirilmesine” karşı mücadele edilmesini istiyor.

Avrupa ve Almanya’da alışılagelmişin tersine Baum, ABD ve Trump’ın politikalarına sert tavır alan bir politikacı. “Trump yeniden iktidara gelince, teknoloji milyarderlerini ve beceriksiz bir bakan kadrosunu etrafına topladı” diye yazıyor. Örneğin, Elon Musk’un AfD için propaganda yaparak “demokrasiyi ve demokratları karalamasına” karşı çıkıyor. Bu arada Trump’ın yayılmacılığına örnek olarak, Kanada ve Grönland’ı istemesini gösteriyor. 

Gerhart Baum, Trump’ın “güçlülerin haklarını savunarak, ABD Anayasası’nı ortadan kaldırmaya başladığını ve böylece özgürlükçü demokrasinin değerleri için bir güvence olmaktan çıktığını” belirtiyor.

Ancak Baum’un görüşleri iç politikada ne kadar berrak ve açık ise, dış politikadaki görüşleri o kadar karışık ve çelişkilidir. Bu, özellikle Ortadoğu, Suriye ve Ukrayna savaşı ile ilgili olarak böyledir. Örneğin, “Rusya’nın Ukrayna’ya girmesiyle 1945 yılından sonra kurulan dünya düzeni sallanmaya başladı” diye yazıyor, ancak, sözü edilen bu sallanmanın ABD’nin yeni bir dünya düzeni kurma isteğiyle başladığını görmüyor. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) politikalarına uygun olarak Irak’ı işgal etmesine, NATO’nun Libya’yı ortadan kaldırmasına hiç değinmiyor. Esad yönetiminin yıkılarak yerine ABD tarafından başına milyonlarca ödül konan bir IŞİD yöneticisinin devlet başkanı olarak getirildiğini görmüyor. IŞİD yöneticisi, eli kanlı, kafa kesici El Colani, Esad yönetiminden daha mı özgürlükçü, daha mı demokrat, daha mı çok kadın haklarından yana?

Bütün bu soruları, Almanya’da sık sık yapıldığı gibi, “Saddam, Kaddafi ve Esad diktatördü” diye açıklamak mümkün mü? Ortadoğu’da diktatörlük olmayan rejim var mı? Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn ve diğerleri diktatörlük değiller mi? Yoksa onlar Batı yandaşı diktatörler mi? Ayrıca NATO ve ABD, bir ülkenin yönetimini devirme hakkını nereden alıyor?

Gerhart Baum, Ukrayna savaşını da birçok Batılı siyasetçi gibi görüyor. Savaşın arka planını, ABD’nin, özellikle de Obama ve Biden yönetimlerinin bu savaşın çıkmasındaki rolünü ve Avrupa hükümetlerinin desteğini görmüyor, göremiyor. Ancak Ukrayna savaşı ile ilgili doğru bir tespit de yaparak, “Ukrayna ile olan savaş sadece bir bölgesel savaş değil, özgürlükçü dünya düzeni ile, Avrupa ile ilgili bir savaş” diye yazıyor. 

Özgürlükçü dünya kavramı çok tartışmalı bir kavramdır. Örneğin bütün tarihi boyunca ülkelere saldıran, bir yerlerde sürekli savaşlar çıkaran, kendisinden yana diktatörler yaratan ve onları destekleyen ABD, nasıl sözü edilen özgürlükçü dünyada yer almaktadır?

Gerhart Baum’un tespitinde doğru olan, Ukrayna’daki savaşın “Avrupa ile ilgili bir savaş” olduğudur. Avrupa bu savaşı durdurmalıdır. Bugün de yarın da yüz yıl sonra da, Avrupa ülkeleri ve Rusya Avrupa coğrafyasında olacaklar. ABD ise Avrupa’dan çekip gidecektir, zaten gitmek için çaba gösteriyor.

Bu küçük kitap, dış politikada Baum’un alışılmış Avrupacı görüşlerine rağmen, baştan sona demokrasinin elde edilmesi ve var olan demokrasinin savunması için sürekli bir çağrıdır. Bu çağrıya cevap vermek bizlere kalmış…

Fakat kitabı okuduktan sonra başlığın çevirisi hakkında fikrimi değiştirdim. Kitabı Türkçeye “Haykırın ve Ayaklanın!” diye çevirmek daha doğru olur kanısındayım.

Dr. İ. HALİL ÖZAK 

FOTO: Raimond Spekking / CC BY-SA 4.0 (via Wikimedia Commons) 

SOSYAL MEDYA

DUYURULAR